Denizlerin dibinde, derisi dikenliler adı verilen tuhaf bir hayvan grubu yaşar. Bu hayvanların gözleri ve ayakları, kollarının ucundadır. Yemek yiyecekleri zaman da midelerini, gövdelerinin dışına çıkarırlar. Bunlardan biri deniz yıldızıdır!
Deniz yıldızının vücudun, yıldız biçiminde ve sert derilidir. Çoğu kez beş, bazen de daha çok kolu olur. Kolların alt bölümünde, küçük tüplere benzeyen bir çok ayak vardır. Her kolun ucunda da küçük kırmızı noktalar görülür. Bu kırmızı noktalar, deniz yıldızının gözleridir. Ne var ki deniz yıldızı, gözleriyle yalnızca çevresinde ışık olup olmadığını anlayabilir.
Denizyıldızı Yiyeceklerini daha çok koku alma duyusuyla bulur. Bir istiridye bulduğunda üzerine çıkarak onu kollarıyla sarar. Kabuğuna sımsıkı yapıştığı istiridyeyi açmak için tüp ayaklarıyla zorlamaya başlar. Bir süre sonra, istiridyenin bir kenarı azıcık açılır. Denizyıldızı, midesini gövdesinden çıkarıp, açılan aralıktan istiridyenin içine sokar ve mide salgılarını buraya boşaltır. Salgılar istiridyenin organlarını eritir, yıldız da istiridyeyi kendi kabuğunun içinde sindirir.
Denizyıldızı kollarından birini kaza sonucu ya da bir kavga da yitirirse, kopan kolun yerine yenisi çıkar. Dahası, bir denizyıldızı ortadan ikiye ayrılırsa bile, parçaların her ikisi de yeni birer denizyıldızı olurlar.
Gerçek bir deniz canavarı
Uzun süre önce, insanlar deniz canavarlarının varlığına inanırlardı. Bu canavarlardan biri de Kraken'di. Bir gemiyi bütünüyle yutabilecek kadar büyük olan Kraken'in on tane de kolu olduğuna inanılırdı.
Günümüzde
Kraken diye bir şey olmadığını biliyoruz. Ama ona benzeyen bazı hayvanlar olduğunu da biliyoruz.
Bu hayvanlar, okyanusun derinliklerinde yaşayan dev kalamarlardır. Bazıları, arka arkaya duran iki otobüs kadar büyüktür!
Kalamarın sekiz tane uzun ve esnek kolu, ek olarak da iki tane kürek biçimini almış daha uzun kolu vardır. Gözleri ise iri ve birbirinden ayrıktır.
Ahtapot da tuhaf ve korkunç görünüşlü bir hayvandır. Sekiz tane uzun, lastik gibi esnek ve son derece güçlü kolları vardır. Ama ahtapot bu gücünü yalnızca avlanmak ve hayatta kalmak için kullanır. Bazı ahtapotlar zehirlidir ve düşmanlarını ısırarak zehirlerler.
Ahtapot korktuğu zaman vücudundan kara bir boya bırakır. Boya suya yayıldığında, düşmanı ahtapotu hem görmekten hem de kokusunu almakta güçlük çeker. Ahtapot da bu arada kaçma fırsatı bulur.
Denizdeki kestaneler
Yürüyen iğnedenliği andıran bir hayvan görseniz ne düşünürsünüz? Denizkestanesi işte böyle bir canlıdır. Denizkestanesinin, akrabası deniz yıldızından farkı yuvarlak ve tombul olmasıdır.
Avustralya yakınlarındaki bazı mercan kayalıklarında uzun iğnelerle kaplı yeniz toplarını andıran
denizkestaneleri yaşar. Bunların iğneleri öylesine uzundur ki yanlışlıkla üstüne basılırsa fena halde can yakar. Bazı deniz kestanelerinin dikenleri zehirli de olabilir.
Bu hayvanların dikenleri düşmanlarından korunmalarını sağlar. Buna karşın, deniz kestaneleri ile beslenen hayvanların da sayısı hiç de az değildir. Kimi deniz kuşları kestaneyi dikenlerinden yakalayarak havaya yükselir, kayaların üzerine bırakırlar. Kayalara çarpan kestane parçalanarak açılır. Bazı balıklar da önce deniz kestanesinin dikenlerini tek tek kırar, sonra da savunmasız kalan hayvanı kolaylıkla yerler.
Denizhıyarı, küçük tüpleri andıran çok sayıda ayağının üzerinde yavaş yavaş yürür. Yürüdükçe, minik yiyecek parçaları ayaklarına yapışarak toplanır. Denizhıyarı acıktığında ayağını ağzına sokar, böylece de ayaklarına toplanmış yiyecekleri emer.
Çiçek gibi hayvanlar
Denizlerde yaşayan bazı hayvanlar, yalnızca mide ve bir sürü de koldan meydana gelmişlerdir! Bu hayvanların bazıları mutlaka tanıyorsunuzdur. Söz gelimi, denizanası ve denizşakayığı, bu tür hayvanlardır. Bu gruptaki hayvanlara, selentereler adı verilir.
Denizşakayığı, şakayık çiçeğine çok benzediğinden bu adı almıştır. Denizin dibinde yaşar ve çoğunlukla sıcak denizlerde, mercan kayalıklarında bulunur. Denizşakayığı, kollarını açarak bir balığın ya da karidesin yakınından geçmesini bekler. Kollarına herhangi bir şey dokunduğunda, hemen zehirli iğnecikler fırlatır. İğneciklerin değdiği canlı zehrin etkisiyle felç olur. Denizşakayığı da kollarıyla avını kavrayarak ağzından içeri alır.
Denizanası ise, baş aşağı duran bir çiçeğe benzer. Gövdesi saydam bir şemsiye ya da altında uzun ipler sarkan bir mantar gibidir. Denizanasının vücudu neredeyse bütünüyle sudan oluşmuştur. Kıyıya vurmuş bir denizanası, renksiz bir pelte toprağına benzer. Güneşin altında kuruduktan sonra ise geriye ıslak, yapışkan bir lekeden başka hiç bir şey kalmaz.
Denizanası, şemsiyesini açıp kapayarak yüzer. Gövdesini her kapadığında, dışarı püskürttüğü su, öbür yana doğru ilerlemesini sağlar.