Tehlikeli Düşmanlar

Yeryüzünde insanlar için en tehlikeli hayvan angisidir? Bildiğiniz karasinekler. Neden mi? Çünkü tehlikeli mikropları  taşırlar.    Sinekler ayakları ile tat alır. Her türlü çürümüş, kokuşmuş bitki atıklarının üzerinde gezinirken mikropları da ayaklarının ucunda toplanır. Daha sonra temiz ve taze yiyeceklerin üzerine konan sinekler, ayaklarındaki mikropları buralara bulaştırırlar.    Sinekler beslenirken de mikropyayarlar. Yalnızca sıvılarla beslenebilen sinekler, katı bir maddeyi yemek istediklerinde midelerinde oluşturdukları bir sıvıyı onun üzerine akıtırlar. Sinek mikropluu bir sıvıyı emmişse, mikropları midesine taşıyacaktır. Bu sinek, masanızdaki şekerden yemek için onun üzerine biraz mide sıvısı akıttığında,  midesindeki mikroplar da şekere bulaşmış olur. Siz de farkına varmadan bu şekerden yerseniz mikropları almış olursunuz.    Sivrisinek de tehlikeli bir hayvandır. Dişi sivrisinekler hem çiçeklerin bal özünü hem de iğneye benzeyen uzantısını kullanarak kan emerler. Isırdıkları yerde kaşıntılı bir nokta bırakırlar.    Sivri sinekler sıtma denen çok tehlikeli bir hastalığın yayılmasından da sorumludurlar. İpten tuzaklar
Örümcekler, eklem bacaklıların örümceğimsiler denen grubundadır. Çoğu insan örümcekleri sevez ama, bu hayvanların gerçekte bize çok yardımı dokunur. Çünkü örümcekler insanlara ve tarım ürünlerine zarar veren böceklerle beslenirler.   Örümcek uçucu böcekleri yakalayabilmek için tuzak ağlar örer. Bu ağ özel bir ipekten örülür. Örümceğin gövdesindeki memecik denen deliklerden sızan bir sıvı, dışarı çıktığında ince ama çok güçlü bir ipliğe dönüşür. Memecikler örümceğin tam arka ucundadır.    Çevrenizde en sık rastladığınız örümcek ağları çoğunlukla daire biçimde ve çok güzel görünüşlüdür. Merkezden dışa doğru uzanan iplikler ve onların üzerinde de yine ortadan başlayarak dışa doğru genişleyen iç içe daireler vardır.    Örümcek, ağının içinde ya da yakınında bir yerde avını bekler. Uçan bir böcek ağa takıldığında kurtulmak için çırpınmaya başlar. Bu sarsıntı, örümceğin ağa takılan bir av olduğunu anlamasını sağlar. Hemen avının yanına giderek onu ipliklere sarıp sarmalar ve hareket edemez hale getirir.    Kimi örümcekler, avını ısırarak zehirler ve felç eder. Daha sonra avını ağın ortasına taşıyan örümcek, onu burada yer.    Oltacı örümcek, ağ yerine tek bir iplikle avlanır. İpliğin ucunda yapışkan bir damlacık vardır. Bunu bir sarkaç gibi sağa sola sallar. Lezzetli bir böceğin yakınından geçtiğini görür görmez oltasını ona doğru fırlatır. Yapışkan damlacığa yakalanan böceği iplikle birlikte kendisine doğru çeker ve midesine indirir.     Canavar yüzlü örümceğe bu isim kocaman gözleri nedeniyle verilmiştir. Avını ipek bir ağ fırlatarak yakalar. Yakalanan böcekler kurtulmak için çabaladıkça ağa daha çok dolanır. Parlak renkli sıçrayan örümcek ise avlarını ağ örmek yerine daha değişik bir yolla yakalar: Onların üzerine atlar! İnce ve uzun bir ipek ipliğin ucuna tutunarak kendisini avına doğru fırlatır Sekiz bacaklı canlılar
 Örümceklerin çoğu insanlara zarar vermez, ama bazı örümcekler zehirlidir. Karadul örümceği ve onun Avustralya' da yaşayan kuzeni kırmızı sırtlı örümcek, çok tehlikeli türlerdir. Tarantula adı verilen, bacakları tüylerle kaplı iri bir cins örümcek de insanları bir hayli korkutur. Oysa tarantulanın ısırığı bir arının sokmasından daha tehlikeli değildir.    Örümcek, yumurtalarını bir ipek yumağa ile sararak korur. Yavrularından bazıları yumurtadan çıktıkları sırada esen rüzgarla uzun ipek ipliklerin ucunda uçup gider, ipliği paraşüt gibi kullanarak çok uzaklara sürüklenebilir.    Doğa, örümceklerin hayatta kalmasına işte böyle yardım eder. Aynı anda yüzlerce örümcek yumurtadan çıkar. Hepsi aynı bölgede kalsalar tümüne yetecek kadar yiyecek bulmak güçleşir. Rüzgarın taşımadığı yavru örümcekler de kendilerinden uzaklara yönelir.    Anne kurt örümcekleri, her gittikleri yere yavrularını da taşırlar. Anne örümcek yumurtalarını ipekten ördüğü kocaman bir torbanın içinde taşır. Yumurtadan çıkan yavrular annelerinin sırtında tırmanarak her yere onunla giderler. Deri değiştirip biraz büyüdüklerinde usta birer avcı olarak annelerinden ayrılır, kendi başlarında yaşamaya başlarlar.    Akrepler, örümceklerle yakın akrabadır. Dişi akrepler yumurtlamaz. Yavru akrepler canlı olarak annelerinin vücudundan çıkarlar. Dünyaya geldiklerinde annelerinin sırtına tırmanır ve her yere onunla birlikte giderler. Yaklaşık bir hafta sonra annelerinin sırtından düşer ve kendi başlarına yaşamak üzere uzaklaşırlar.    Akrepler çöller gibi sıcak bölgelerde yaşarlar. Gün boyu taşların altında saklanır, gece olunca avlanmaya çıkarlar.   Akreplerin uzun, eklemli kuyrukları vardır. Kuyruklarının ucunda da zehirli bir iğne bulunur. Kıskaçlarıyla avlarını yakalayıp güçlü çeneleriyle parçalayarak yerler. Yakaladığı böcek büyükse ve direnirse, akrep onu önce iğnesiyle sokarak zehirleyip öldürür. Bunun için kuyruğunu yukarı doğru kıvırıp başının üzerinden aşırır ve iğnesini kıskaçlarıyla tuttuğu böceğe saplar. Akrep sokması insanlar için de çok ciddi bir tehlikedir. On bacaklılar
Eklem bacaklıların önemli bir bölümü denizlerde yaşar. Istakoz, yengeç ve karides, eklem bacaklıların kabuklular grubundadır. Sert kabukları, beş çift bacakları ve başlarında dört tane dokunaçlar vardır. Dokunaçlarını dokunmak ve bazende koklamak için kullanırlar . Çoğunlukla suda yaşadıkları için, kabuklular da tıpkı balıklar gibi solungaçlarıyla soluk alırlar.    Istakoz, on bacağının sekizini yürümek için kullanır. İki tanesi ise kol görevi yapar. Kolların ucunda kıskaçlar bulunur. Bunlardan biri daha büyük ve güçlüdür. Küçük kıskacın dişleriyse daha keskindir ve yiyeceklerini parçalamaya yarar.   Yengecin vücudu yassıdır. Kuyruğu gövdesinin altından öne doğru kıvrılır.  Yengeç ileri doğru yürüyeceğine, kıyıda ya da kayaların arasındaki su birikintilerinde yan yan yürür. Gözleri çoğunlukla kafalarından çıkan uzantıların ucundadır. Karides ise küçük bir ıstakoza benzer. Bazı karidesler öylesine küçüktürler ki ancak mikroskopla görünebilirler. Yumuşakçaları tanıyalım
Ahtapotlar, salyangozlar, istiridyeler, midyeler ve mürekkep balıkları, yumuşakçalar adı verilen bir ailenin üyesidirler.   Yumuşakçaların vücutları çok yumuşaktır,iskeletleri de yoktur. Ama gövdelerini saran sert bir kabukla korunurlar. Bununla yaşamanın çeşitli zorlukları da vardır; söz gelimi, hareketleri önemli ölçüde kısıtlanmıştır. Ahtapot ve sümüklü böcek gibi bazılarının ise kabuğu yoktur.   Yumuşakçalar karada, tatlı suda ya da denizde yaşayabilirler. Bazıları, söz gelimi midyeler, yaşamlarını hiç kıpırdamadan, aynı noktada geçirirler. Birçok yumuşakçanın ise yavaş yavaş dolaşmalarını sağlayacak kaslı ayakları vardır.    Salyangoz da sümüklü böcek de vücutlarının alt kısmında salgıladıkları kaygan bir sıvının üzerinde yol alırlar. Salyangozun bu salgısı öylesine koruyucudur ki dik duran keskin bir bıçağın üzerine düşse hiç yaralanmadan geçebilir. Ahtapot ve mürekkep balıklarının ise ayakları yerine yılana benzeyen kolları vardır.    Salyangoz ve sümüklü böceklerin dilleri çok özel yapıdadır; üzeri minik dişlerle kaplı bir şeride benzer. Bu değişik dillerini bir törpü gibi kullanarak yaprak, meyve ve çiçek yerler.   Bazı yumuşakçalar, bir kitap gibi açılıp kapanabilen iki yassı kabuğun arasında yaşarlar. Bu tür canlılara çift çenetliler adı verilir. Çift çenetliler, herhalde kendilerini bir kutunun içinde yaşıyormuş gibi hissediyorlardır.   Acıkan tarak kabuğunu açar. Suyla birlikte küçük bitki ve hayvanlar da içeri dolar. Kabuğunun arkasındaki delikten suyu boşaltan tarak, içeride kalanları yer. Kara salyangozu bir yumuşakçadır. Savunmasız yumuşak gövdesini sırtındaki kabukla korur
Tehlikeli Düşmanlar Tehlikeli Düşmanlar Reviewed by Para Para on Haziran 17, 2019 Rating: 5
Blogger tarafından desteklenmektedir.